“SU’YUN İKİ YAKASI” İstanbul- Tuzla, Mayıs’ 2007
Karasallaşan ve betonlaşan bu şehir
Tuzla’da yaşam alanının avlusunda da kendini gösteriyor: “Barınaklar, balıkçılar
ve ağlar su yolunda susuzlaşan sokaklarda kendine yer buluyor”
-bir AKARSU’yun İKİ YAKASI- İstanbul- Renklidir bu şehir! –
Toprağın renginden denizin mavisine ağacın yeşilinden betonun grisine- Tüm bu renklerin arasından bir akarsu geçer,
yer yer – zaman zaman biriktirdiklerini gelir- getirir- bırakır kıyıya.
Yaşamdır o tüm çokluklarıyla! Gözümüze
seyr-ü sefa ettiren, gözümüz gibi baktığımız. Onun sayesindedir bu koca kente
tutunmak boğulmadan, O’ dur kıyısında , üstünde tutan! Birikenlerdir su ile
karanın eşiğinde yer alan!
Bu akarsu şehrinin debisi bir debdebenin zaman
içindeki miktarıdır. İşte tam da gün gelir o su taşar
hırsla, büyür kabarır - yatağı sıkışır- sular,
mekanlar, yaşamlar, kentte kurulan tüm ağlar! Günün sonunda yenmiştir vurgun. Kent aşınır- taşar sel olur, sular çekildiğinde bir de
bakmışız ki götürdüklerinin yanında kalanlar hala o kenti anlatmaya yeter de
artar; dokuyu- hayatı ve yaşamın hallerini yalar geçer, geriye izler
kalır.
Ağlardır ya bu yerde de tutunma biçimi! Yaşayanın nefesidir
ağın her suya giriş çıkışı, kıyısında oluşu! O yerin anıdır, belleğidir, yerleşiktir.
Hala renkli, üst üste dipdibedir. Ağlarda kalan tuz Tuzla’nın bir sokağındaki
bir evin avlusunda birikmeye devam ediyor. Sular kabarsa da, şiddetle yaşama kastedilse de eski alüvyonlar gibi
sular altında kalmayan yaşam alanıdır bu avlu. Şimdi bu avlu bir barınak, dünün
tadı tuzu ekmeği,bugünün tuzlu asisi -bu şehri bırakmayacak kadar iki yakasına
yapışmış avludaki iki yaka asidir- Durur
öylece bir gün yine su yolunu bulur diye…